Haset: Çıkışı Olmayan Tembel Döngü
“Şiirleri doğuran yalnızlık, şairleri öldürür.”
Bugün bir şair edasıyla bu yazımı tamamlamak istiyorum. Evet artık bıktım. Ben hislerime güvenen bir insanım.
İşyerinde patron, ailede kardeşler akrabalar, sokakta insanlar…
Hep kendilerinde olmayan şeyleri görüyorlar.
Adam/kadın yıllarca hiç bir şey yapmamış.
Boşluğa bakmış. Ufacık bir kötülüğe maruz kalmış, hayatının bundan sonraki kısmını “Ben de kötü olacağım!” diyerek geçirmiş.
İyi olmak enayilik sayılmış. Bu yalana inanan milyonlarca belkide milyarlarca insan.
Haset arkadaşım, haset.
Hiç bir dinde yeri olmayan, insanlık onuruna, şerefine, gururuna yakışmayan his.
Kimisi bu histen kurtulmak için google aramaları bile yapmış.
Ben hayatım boyunca insanlara gıpta ettim. Fakat hiç bir zaman demedim ki “Bende olsun, onda olmasın…”
Devletler yıkan, insanlar yıkan, yıkıcı bir duygu haset.
Ben bütün haset duyanlara lanet ediyorum. İşte potansiyel bu yüzden harcanır.
Önceden yardım etmeye çalışırdım haset duyanlara.
Şimdiler de diyorum ki daha çok haset etsin, etsin ve acı çeksin. Çünkü ne kadar acı çekerse çeksin yapmaya devam ediyorlar. Yaşam tarzı acı çekmek.
Fakat elbet bir gün iyi olmayı öğrenecekler. Çünkü haset ve kötülük kısa süreli mutluluk getirir. İyi olmayı öğrenecekler. Öğrendikten sonra da iş işten geçmiş ve pişmanlıklarla dolu bir son onları bekliyor olacak.